Açıklama, özür, niyet ve akibet.
I BÖLÜM/ Açıklama ve Özür
15 Mayıs 2020 gecesi, sahur vaktinden birkaç saat önce bir tweet attım.
Tweet şöyleydi; "İslam ahlaksızdır, peygamberi ahlaksızdır, takipçileri ahlaksızdır".
Ertesi sabah kapıma gelen polis tarafından gözaltına alındım ve Antalya Emniyetine götürülüp sorgulandım.
Geceyi nezarette geçirdim, ertesi gün adliyeye götürüldüm ve tutuklanarak Antalya E Tipi Cezaevinde bir hücreye kapatıldım. O hücrede 2 ay kaldım. Çıktığım ilk mahkemede de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım.
Dün, asıl yargılamam yapıldı ve hem o tweet, hem de o tweete cevap olarak yazılmış başkalarına verdiğim cevap tweetleri yüzünden 3.500 tl para cezasına çarptırıldım.
Elbette temyize gideceğim ama bu yazı ne hukuksuz tutuklanmam, ne hücrede yatırılmam ve ne de ilişkili diğer süreçlerle ilgili değil.
Bu yazı bir açıklama ve özür yazısı. Ayrıca da bir uyarı.
Öncelikle yukarıda alıntıladığım tweet'i bir floodun son tweeti olarak tasarlamış ve floodun en dikkat çekici kısmı olması sebebiyle başa yazmıştım.
Niyetim altına bir açıklama serisi yazmak ve tekrar o ilk tweete dönmekti.
Yaptığımın taktik bir hata olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. Zamanı yanlış seçmiştim ve psikolojik durumumun uygunsuzluğunu da unutmuştum. Planladığım floodu hiçbir zaman yazamadım ve o tweet olanca saldırganlığı ile niyetime de ters bir biçimde öylece tek başına kala kaldı.
Niyetimi açıkladığımda inanmayanlar olacaktır, pek güçlü olmayan bir ispatım da var ama çok önemli değil.
Benim üzerime düşen açıklamak. İnanan inanır, inanmayanlar ise beklediklerinden fazlasını yazının ilerleyen kısımlarında zaten bulacak.
Oldukça uzun zamandır bir fikir, bir tespit üzerinde düşünüyorum ve genellikle pek anlaşılmamış politik davranışlarımın ardında bu tespit, bu düşünce var ki o tweet (aslında yazılamayan o flood demeli) bunun açıklanmasıydı. Tabii aslında açıklanma çabası demeli, çünkü yapılamadı. Bu yazı da onun için yazıldı, tweet olayından başlayarak açacağım;
Niyetim kabaca şöyle bir uyarı yapmaktı;
"Ey Müslümanlar. Dininizin kutsal kalkanı ardındasınız. Yasalar, teamüller, genel geçer bir ahlak anlayışı ve artık rezil bir iktidarın şeditliği ile de korunuyorsunuz. Bu korunma, kimileri için fazlasıyla çekici. Ahlaksızlar, dolandırıcılar, yalancılar, sapıklar da kendilerine "müslüman" diyerek bu duvarın ardına geçiyor ve aranıza karışarak işlerini görmeyi sürdürüyorlar. Sizler ise çoğu kez işin iç yüzüne bakmadan, alarm halindeki korunma mekanizmanızın yarattığı bulanıklıkta onları alıp kabul ediyor, o kutsal duvarının ardında koruyup kolluyor ve rezillikleri ortaya döküldüğünde de sadece 'gerçek İslam bu değil' diyebiliyorsunuz. Ancak şöyle bir sorun var. İnsanlar neredeyse bir çığa dönüşmüş tüm bu örneklere bakıp, giderek; 'sanırım gerçek İslam tam da bu' demeye başladılar, bunu biliyorsunuz. Ve eğer sizler, bu duruma bir dur demeyi beceremez iseniz, sonuç o kutsallık duvarının yıkılması olacak. Yıkılınca da şu duyulmaya başlayacak; 'İslam ahlaksızdır, peygamberi ahlaksızdır, takipçileri ahlaksızdır.'"
İşte yazmak istediğim flood, yaklaşık böyle bir şeydi.
Yani bir anlamda Müslümanları dinlerini korumaya davet etmek istemiştim. (Bu 'koruma tam olarak ne anlama geliyor?'un detaylı açıklaması da yazının ilerleyen kısmında yapılacak)
Ancak dediğim gibi, bu taktik bir hataydı ve ben o ilk tweeti yazdıktan sonra, hiç görmediğim bir küfür ve tehdit sağanağı altında ezildim (ki aslında bu tür linçlere oldukça alışkınımdır ama bu seferki bir başkaydı), sonuçta da niyetlendiklerimi yazamadım.
Dümdüz yazmak istediklerime devam etmek yerine, saldırıların içinden seçtiğim birkaçına cevap verme hatası yaptım ve bu da saldırıyı geometrik olarak artırdı. Sonunda yorgun düştüm ve 'ben bunu yarın toparlarım' diyerek yattım.
Ertesi sabah uyandığımda ise çığ katlanarak artmış beni bekliyordu ve kısaca bir göz attıktan sonra önceki tweetleri silip, sadece içlerinden birini alarak, kısa, tek tweetlik bir açıklama yazdım;
"Bir deneydi (Elbette başta değildi ama kendiliğinden o hale gelmişti), neden söylediğimi ispatlamak için sıraya girdiniz? Neden dininizi koruyamıyorsunuz?".
Yukarıda "pek güçlü olmayan bir ispatım var" demiştim. O ispat işte bu. Tutuklanmadan önce atıldığı için, hoşgörü sahiplerine belki yeterli gelebilecektir ve gelmese de umurumda zaten değil.
Bu tweet atabildiğim son tweet oldu. Kapı çaldı, polisler geldi ve götürüldüm.
Hücrede geçirdiğim ilk günlerde beni en çok rahatsız eden bu yanlış anlaşılma, niyetimin ötesinde, istemediğim bir şey yapmış olmaktan hicap duyma oldu. Düzeltme şansımın olmayışı da özgürlümün kısıtlanmasının en acı verici sivri ucuydu.
Sonra zaman geçti. Bir zaman serbest bırakılma, bir zaman da hiç olmazsa hücreden çıkarılıp normal koğuşa alınma umutlarım giderek sönerken elime ne geçerse okudum ve içlerinde dini özellikte olanlar da vardı.
Giderek vardığım sonuç, ilk günlerimde pişmanlıkla andığım o tweette istemeden, tam da doğruyu söylemiş olduğumdu.
Bir istisna ile, ki bu, bu yazının özür kısmını oluşturuyor;
Mütedeyyinler içinde şahsen tanıdığım birçok insan ve elbette tanımadığım milyonlar var.
O tweetin o son kısmı (Hatırlatırım, flood niyetimden bağımsız, o tek başına yazılı kalmış haliyle), yani "...takipçileri ahlaksızdır" kısmı için özür dilemeliyim. Elbette aralarında öyleleri çokça olsa da mütedeyyinlerin hepsi, şahsen tanıdığım birçok arkadaşım da onlardan olmak kaydıyla, ahlaksız filan değiller. Onlar kendilerini bilirler ve kendilerinden bu ifadem için özür diliyorum.
Şimdi geliyoruz, o tweetin ilk 2 önermesine. Yani; "İslam ahlaksızdır, peygamberi ahlaksızdır"kısmına. Ancak yoruldum, yazı yeterince uzadı ve bu kısım da biraz zor.
2. Bölümde bunu açmaya çalışacağım.
Yani devam edecek...
15 Mayıs 2020 gecesi, sahur vaktinden birkaç saat önce bir tweet attım.
Tweet şöyleydi; "İslam ahlaksızdır, peygamberi ahlaksızdır, takipçileri ahlaksızdır".
Ertesi sabah kapıma gelen polis tarafından gözaltına alındım ve Antalya Emniyetine götürülüp sorgulandım.
Geceyi nezarette geçirdim, ertesi gün adliyeye götürüldüm ve tutuklanarak Antalya E Tipi Cezaevinde bir hücreye kapatıldım. O hücrede 2 ay kaldım. Çıktığım ilk mahkemede de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım.
Dün, asıl yargılamam yapıldı ve hem o tweet, hem de o tweete cevap olarak yazılmış başkalarına verdiğim cevap tweetleri yüzünden 3.500 tl para cezasına çarptırıldım.
Elbette temyize gideceğim ama bu yazı ne hukuksuz tutuklanmam, ne hücrede yatırılmam ve ne de ilişkili diğer süreçlerle ilgili değil.
Bu yazı bir açıklama ve özür yazısı. Ayrıca da bir uyarı.
Öncelikle yukarıda alıntıladığım tweet'i bir floodun son tweeti olarak tasarlamış ve floodun en dikkat çekici kısmı olması sebebiyle başa yazmıştım.
Niyetim altına bir açıklama serisi yazmak ve tekrar o ilk tweete dönmekti.
Yaptığımın taktik bir hata olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. Zamanı yanlış seçmiştim ve psikolojik durumumun uygunsuzluğunu da unutmuştum. Planladığım floodu hiçbir zaman yazamadım ve o tweet olanca saldırganlığı ile niyetime de ters bir biçimde öylece tek başına kala kaldı.
Niyetimi açıkladığımda inanmayanlar olacaktır, pek güçlü olmayan bir ispatım da var ama çok önemli değil.
Benim üzerime düşen açıklamak. İnanan inanır, inanmayanlar ise beklediklerinden fazlasını yazının ilerleyen kısımlarında zaten bulacak.
Oldukça uzun zamandır bir fikir, bir tespit üzerinde düşünüyorum ve genellikle pek anlaşılmamış politik davranışlarımın ardında bu tespit, bu düşünce var ki o tweet (aslında yazılamayan o flood demeli) bunun açıklanmasıydı. Tabii aslında açıklanma çabası demeli, çünkü yapılamadı. Bu yazı da onun için yazıldı, tweet olayından başlayarak açacağım;
Niyetim kabaca şöyle bir uyarı yapmaktı;
"Ey Müslümanlar. Dininizin kutsal kalkanı ardındasınız. Yasalar, teamüller, genel geçer bir ahlak anlayışı ve artık rezil bir iktidarın şeditliği ile de korunuyorsunuz. Bu korunma, kimileri için fazlasıyla çekici. Ahlaksızlar, dolandırıcılar, yalancılar, sapıklar da kendilerine "müslüman" diyerek bu duvarın ardına geçiyor ve aranıza karışarak işlerini görmeyi sürdürüyorlar. Sizler ise çoğu kez işin iç yüzüne bakmadan, alarm halindeki korunma mekanizmanızın yarattığı bulanıklıkta onları alıp kabul ediyor, o kutsal duvarının ardında koruyup kolluyor ve rezillikleri ortaya döküldüğünde de sadece 'gerçek İslam bu değil' diyebiliyorsunuz. Ancak şöyle bir sorun var. İnsanlar neredeyse bir çığa dönüşmüş tüm bu örneklere bakıp, giderek; 'sanırım gerçek İslam tam da bu' demeye başladılar, bunu biliyorsunuz. Ve eğer sizler, bu duruma bir dur demeyi beceremez iseniz, sonuç o kutsallık duvarının yıkılması olacak. Yıkılınca da şu duyulmaya başlayacak; 'İslam ahlaksızdır, peygamberi ahlaksızdır, takipçileri ahlaksızdır.'"
İşte yazmak istediğim flood, yaklaşık böyle bir şeydi.
Yani bir anlamda Müslümanları dinlerini korumaya davet etmek istemiştim. (Bu 'koruma tam olarak ne anlama geliyor?'un detaylı açıklaması da yazının ilerleyen kısmında yapılacak)
Ancak dediğim gibi, bu taktik bir hataydı ve ben o ilk tweeti yazdıktan sonra, hiç görmediğim bir küfür ve tehdit sağanağı altında ezildim (ki aslında bu tür linçlere oldukça alışkınımdır ama bu seferki bir başkaydı), sonuçta da niyetlendiklerimi yazamadım.
Dümdüz yazmak istediklerime devam etmek yerine, saldırıların içinden seçtiğim birkaçına cevap verme hatası yaptım ve bu da saldırıyı geometrik olarak artırdı. Sonunda yorgun düştüm ve 'ben bunu yarın toparlarım' diyerek yattım.
Ertesi sabah uyandığımda ise çığ katlanarak artmış beni bekliyordu ve kısaca bir göz attıktan sonra önceki tweetleri silip, sadece içlerinden birini alarak, kısa, tek tweetlik bir açıklama yazdım;
"Bir deneydi (Elbette başta değildi ama kendiliğinden o hale gelmişti), neden söylediğimi ispatlamak için sıraya girdiniz? Neden dininizi koruyamıyorsunuz?".
Yukarıda "pek güçlü olmayan bir ispatım var" demiştim. O ispat işte bu. Tutuklanmadan önce atıldığı için, hoşgörü sahiplerine belki yeterli gelebilecektir ve gelmese de umurumda zaten değil.
Bu tweet atabildiğim son tweet oldu. Kapı çaldı, polisler geldi ve götürüldüm.
Hücrede geçirdiğim ilk günlerde beni en çok rahatsız eden bu yanlış anlaşılma, niyetimin ötesinde, istemediğim bir şey yapmış olmaktan hicap duyma oldu. Düzeltme şansımın olmayışı da özgürlümün kısıtlanmasının en acı verici sivri ucuydu.
Sonra zaman geçti. Bir zaman serbest bırakılma, bir zaman da hiç olmazsa hücreden çıkarılıp normal koğuşa alınma umutlarım giderek sönerken elime ne geçerse okudum ve içlerinde dini özellikte olanlar da vardı.
Giderek vardığım sonuç, ilk günlerimde pişmanlıkla andığım o tweette istemeden, tam da doğruyu söylemiş olduğumdu.
Bir istisna ile, ki bu, bu yazının özür kısmını oluşturuyor;
Mütedeyyinler içinde şahsen tanıdığım birçok insan ve elbette tanımadığım milyonlar var.
O tweetin o son kısmı (Hatırlatırım, flood niyetimden bağımsız, o tek başına yazılı kalmış haliyle), yani "...takipçileri ahlaksızdır" kısmı için özür dilemeliyim. Elbette aralarında öyleleri çokça olsa da mütedeyyinlerin hepsi, şahsen tanıdığım birçok arkadaşım da onlardan olmak kaydıyla, ahlaksız filan değiller. Onlar kendilerini bilirler ve kendilerinden bu ifadem için özür diliyorum.
Şimdi geliyoruz, o tweetin ilk 2 önermesine. Yani; "İslam ahlaksızdır, peygamberi ahlaksızdır"kısmına. Ancak yoruldum, yazı yeterince uzadı ve bu kısım da biraz zor.
2. Bölümde bunu açmaya çalışacağım.
Yani devam edecek...
ben o Gün ve öncesinde de yazdiklarinizi okudum ,o gün gercek fikrinizi yazdiniz ,ispat edebilirim
YanıtlaSilKastınızı tam anlayamadım.
SilNiyetimin o gece de yazdığım kadar olduğunu, uyarı içerikli bir flood yazmak niyetinde filan olmadığımı mı söylemeye çalışıyorsunuz?
Yoksa tam aksine, önceden de bu tip uyarılar yaptığımı hatırlatıp, niyetimin o çıplaklıkla ifade edilmeyecek cinsten ve yazıda açıkladığım gibi olduğunu mu?
Onun bunun çocuğu
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil