Analiz; Erdoğan'ın Alman DieZiet ile röportajı ve bir medya eleştirisi.

5 Temmuz günü Alman DieZeit Gazetesinden Giovanni DiLorenzo'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan' ile yaptığı bir röportaj yayınlandı. Öncesinde 30 dakika ile sınırlandırılmış ancak tasarlanan zamanı 20 dakika kadar aşan, görece uzun bir röportaj.

Aşağıda tarafsız sayılabilecekler ile hükümet yanlısı olarak tanımlanabilecek çeşitli medya organlarının konuyu haberleştirirken kullandıkları manşetler derlendi.
İçerikler ise bu uzunca röportajın içinden seçilmiş oldukça kısa alıntılardı ve doğal olarak da atılan manşetlerle uyumluydular.

Bu oldukça sıra dışı bir durum olarak nitelenebilir.

Hem Türkiye ve Almanya arasındaki sürüp duran gerilim ve hem de Erdoğan'ın ağzından çıkan her cümlede çok önemli haber değeri bulan bu kuruluşlar, neden röportajın tamamına bu kadar ilgisiz kaldılar?
Neden sadece kısa alıntılarla yetindiler?
DiLorenzo ile Erdoğan arasındaki atışmanın (Atışma zira, bazı bölümlerde diyalog röportajdan çok karşılıklı bir atışmaya dönüyor.) oldukça önemli bir bölümü, neden görmezden gelinmişti?


Sabah, Hürriyet ve Posta; "Erdoğan'dan Alman gazeteciye ders gibi cevap."
Türkiye; "Erdoğan Alman gazeteciyi yerin dibine soktu."
Vatan; "Erdoğan'dan Alman gazeteciye tokat gibi cevap."
A Haber, Güneş, DHA, BBC ve CNN Türk; "Erdoğan; 'Almanya intihar ediyor.'"
Timetürk, Akşam ; "Erdoğan 'Bunu silmeyeceksin'"

Cumhuriyet, Sputnik ve T24 gibi muhalif duruşlular ise röportaja daha detaylı baktılar ve haberlerini, üstte söylenen "atışma"ya dikkat çekerek hazırladılar.
Çoğu da yine kendileri gibi muhalif medya kuruluşlarından grihat.com'un çevirisini/haberini kullandı ve onu kaynak gösterdi.

Peki grihat.com'un aşağıdaki linkle verilen çevirisi doğru, tam ve eksiksiz mi?

http://grihat.com/erdogan-bana-diktatorlugun-tarifini-yap-dedi-alman-gazeteci-tutuklu-gazetecileri-ve-isini-kaybedenleri-hatirlatti/

Röportajın orjinalini, Almanca halini görebilmek için ise DieZeit'a üye olmak gerekiyor.
Yine DieZeit'ın İngilizce versiyonu için ise bu geçerli değil. Ona ulaşılabiliyor ve linki aşağıda;

http://www.zeit.de/politik/ausland/2017-07/recep-tayyip-erdogan-g20-summit-interview-english?utm_content=zeitde_redpost_zon_link_sf&utm_campaign=ref&utm_source=facebook_zonaudev_int&utm_term=facebook_zonaudev_int&utm_medium=sm&wt_zmc=sm.int.zonaudev.facebook.ref.zeitde.redpost_zon.link.sf

Röportajla ilgili bir başka içerik derlemesi daha var.
Gazetecinin sorularını yüzeysel geçen ve "atışma"daki bazı cevaplarına ise hiç değinmeyen ama Erdoğan'ın söylediklerini, neredeyse tümüyle (işilerine gelmeyen sorulara verilen cevaplar hariç) yansıtan bir başka çeviri. 
Röportajın AkParti dökümü;

http://www.akparti.org.tr/site/haberler/cumhurbaskani-erdogan-alman-die-zeit-gazetesine-konustu/91293#1

Önce ilk soruyu yani şunu; "grihat.com'un çevirisi doğru, tam ve eksiksiz mi?"yi cevaplayalım;

Hayır değil.

Grihat, DiLorenzo'nun Erdoğan'a tutuklu gazetecilerle ilgi sorusunu ve bu soruya Erdoğan'ın cevabını yuvarlanıp geçiştiriyor;
Konuşmanın o kısmı grihat.com'un yayınında şöyle yer almış;




Görülebileceği gibi grihat.com'un metninde, bize kasti olduğunu düşündürebilecek bir çarpıtma var;
DiLorenzo, 150 kişilik bir tutuklu gazeteci sayısı üzerinden soru yönlendiriyor ve grihat.com'un haberinde Erdoğan'ın buna verdiği cevap "48'inin terör suçu işlediği..." ile sınırlanıyor.
Oysa haberin DieZeit'daki İngilizce orjinaline bakıldığında bunun doğru olmadığı/eksik ve/veya yuvarlanarak gözden kaçırıldığı görülüyor.
Erdoğan'ın verdiği cevabı, röportajın orjinaline en azından bu kısımda sadık kalmış AkParti çevirisinden alıntılayalım;



Erdoğan'ın söylediklerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı (en azından şimdilik) konumuz değil.
Burada gördüğümüz, Erdoğanca verilen cevabın grihat.com tarafından makaslandığı.

Konu tutuklu (Gazeteci?-Aktivist? Her ikisi birden?) Deniz Yücel'e geldiğinde iş iyice çatallaşıyor.
Grihat.com ve AkParti çevirileri arasında fark, dolayısıyla aktarım ve anlam da çok değişik.

Grihat.com'da şöyle;


AkParti çevirisinde ise şöyle;




Her iki çeviri de sorunlu.

Grihat.com yine soru ve cevapların işine gelen kısmını kesip alırken, AkParti çevirisi de aynısını yapıyor.
Orjinale baktığımızda grihat.com'un Erdoğan'ın Deniz Yücel ile ilgli cevabını tümüyle attığını, hiç almadığını görüyoruz.
AkParti çevirisinde ise DieZeit'ın sorularındaki, yine Deniz Yücel'e yapılan hukuki muamelenin anlatıldığı/sorgulandığı kısım hiç yok, tümüyle atılmış.

Yine orjinaldeki, Erdoğan'ın Almanyaların birleşmesi sonrası gerçekleştiğinden söz edip "Sizde de benzeri var" dediği Berufsverbot/İşsiz bırakma uygulaması üzerine geçen tartışma da farklı anlatılıyor ve tabii farklar yine, yukaridakilere benzerlik gösteriyor.

Her iki çeviri de çeşitli farklılıklar, anlamı değiştirecek müdahaleler ile sürüp gidiyor.

Grihat.com, özellikle Erdoğan'ın verdiği cevapları kısa tutup DiLorenzo'nun sorularına vurgu yaparak röportajın "atışma" kısmını öne çıkartırken, AkParti çevirisinde neredeyse DiLorenzo'nun soruları hiç yok ve metnin tamamı, neredeyse bir Erdoğan söylevi şeklinde.

Grihat, röportaja dair çeviriyi 15 Temmuz darbesi üzerinden suçlananların Almanya tarafından korunması-iadesi kısmında kesiyor ve ilerlemiyor. 
Bu kadarı onlara yetmiş olmalı.

AkParti çevirisi ise biraz daha ilerliyor ve tabii karşılıklı konuşmaları atladığı için de, nüansların katkılarından uzak, yukarıda da söylendiği gibi bir özet Erdoğan deklerasyonu şeklini koruyor.

Sonuçta Türkiyenin en önemli partnerlerinden biri, AB kapısının belki ta kendisi Almanya ile ve onunla Türkiye arasındaki sorunlar da dahil birçok konunun konuşulduğu çok önemli bir metin, bize asla olduğu gibi yansımıyor ve doğal olarak sağlıklı bir değerlendirme yapamıyoruz.

Oysa buna ihtiyaç olduğu kesin.

Özellikle de Erdoğan'ın karşısına böyle dişli bir Avrupalı gazeteci çıkarılmış, Erdoğan da onunla konuşmayı kabul etmişken...
Zira biliniyor;
Erdoğan hiçbir biçimde muhalif tavırlı bir Türk gazetecinin veya politikacının karşısına çıkmıyor.


Ama bu yapılmıyor.

Elimizde iki kutba doğru çekilerek sündürülmüş, gerçekten uzaklaştırılmış bir metin ve hiç haberimizin olmadığı, konuşmanın satır aralarına serpilmiş çok önemli noktalar var.
Bilmiyoruz, öğrenemiyoruz ve tartışamıyoruz.

Çünkü medyamız bu ve böyle çalışıyor.

Bitirmeden önce, satır aralarındaki önemli noktalardan biri, özellikle de satır arasından daha fazla, paragraf büyüklüğündeki bir tanesi çok ilginç ve bu yazıya alınmayı hakediyor;

Konuşmanın ilerleyen ve tabii yukarıdaki kaynaklardan hiçbirinde rastlanılamayacak bir kısmında DiLorenzo; 
"Zamanımızın çoktan tükendiğinin farkındayım, ancak belki Alman Hükümetinin 15 Temmuz Darbesi hakkındaki, istihbarat kaynaklarına dayandırdığı fikrini öğrenmek istersiniz?" diyor.

Erdoğan alay ediyor;
"Tabii ki.. bir şeyler biliyorsanız neden olmasın? Sonra da ilerleyen zamanda gerçeği öğreniriz." (Gülüyor)

DiLorenzo alaya aldırmayıp devam ediyor;
"Alman Hükümeti, darbeye ordudaki bazı Gülencilerin katıldığını kabul ediyor ama merkezi komutanın Gülen Teşkilatında olduğunu düşünmüyor. Kemalistler, Gülenciler ve oportunistlerden oluşan bir grubun kalkışması olduğu fikri baskın ve tespitler de kalkışmaya, 8.000 kadar ordu mensubunun/askerin katıldığı yönünde."
Erdoğan'ın buna verdiği cevap, "Almanya teröristleri korumamalı" minvalinde ve böyle uzayıp gidiyor.

Alman istihbaratının darbeye sadece 8.000 askerin katıldığı tespitinin (hadi sadece "iddiası" diyelim) hiçbir önemi yok mu?
Bu sayının bu kadar düşük olması, darbe okumalarını tümüyle değiştirecek bir veri değil mi ve Erdoğan bu kısma niye hiç değinmeden geçiştiriyor...

Röportaj içeriğinde değinilmesi gereken başka noktalar da var ama onlar bu yazının konusu değiller.
Bu yazı, olaya sadece medyanın bakışını ve duruşunu sorgulamak için yazıldı, içerik bir diğerine bırakıldı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PELİKAN 1 / Kişisel tanıklık / Başlangıç

S-400'ler Ve Perde arkası.

PELİKAN 2 / Kişisel tanıklık / Pelikanizm